*- DOKTOR GİBİ BENİM DE MORALİM BOZULDU / YAŞAR EYİCE

Kafama taktım…
Şunları anlattı;
‘Aldığım ışıklı ayakkabıları sokakta giymekle yetinmeyip, yatakta giymek isteyen torunumla geçirdiğim akşam sonrası, bu fotoğraf ve videosu çok etkiledi beni…
Gelecek hayalleri olan bir çocuğun, aklına bile getirmediği ölüme, en güvendiği kişinin elini tutarak gitmesi…
Onun elleriyle ölmesi!..’
İnsan olduğunu söyleyen her annenin, her babanın, her ninenin, her dedenin uykusunu kaçırır…
Tabii ki, Dr. Serhat Sakız gibi benim de, birçok okurumun da…
Ne oldu bize?
Her olumsuz olaydan sonra bu soruyu ama kendime ama herkese sormamın bir faydası oluyor mu?
Acaba bizler gibi, seçim için, koltuk için her türlü yalanı söylemek mubah mı oluyor?
İnsanda biraz da olsa vicdan olmalı…
Kırıntısına bile razıyım…
Usta Gazeteci Ünal Tümin de bugün çok önemli bir konuya değinmiş, yalana, yalancılara…
Birkaç satır yazısından alayım, bakalım siz de aynı fikirde misiniz?
*- YALAN… YALAN…
Makalesine, ‘Her şey Yalan, Bu Sahi!’ başlığını atan Gazeteci Ünal Tümin şöyle diyor;
Nedense toplumumuzda bireyler her söylenenin ardından bu test niteliğindeki soruyu sormaktan kendini alamıyor:
Gerçekten mi?
Hoş! Diyeceksiniz ki, an itibariyle “yalanlarla, doğruların” amansız savaştığı günlerden geçiyoruz!
Peki neden bu duruma düştük?
Neden dost bildiklerimizin doğrularına bile şüpheyle yaklaşır olduk?
Bir zamanlar, “İdeallerle gerçekler” üzerinde durup, edebi cümleler kurup, ideallerimizin peşinde koşardık…
Evet, neden bu durumlara düştük, neden şüpheci olduk? Neden!
Ve de neden şimdinin gücünü, ülkemizin mutlu geleceği için güçsüzleri ayıklayıp, güçlüleri arar olduk?
Neden!.
Yalanlardan kaçmak, ‘şimdinin gücünü’ arkamıza almak, ‘daha güçlü bir Türkiye olmak için’ değil mi?
* – YALAN DÜNYA!
Eskiden yalan üzerine çeşitli makamlarda bestelenmiş şarkılar dinlerdik… Yalan Dünya… Seni sevmediğim yalan vb…
Günümüzde şarkıların yerini ‘siyasi yalanlar’ aldı alalı bu şarkıları bile arar olduk!
Öyle ki, 2022‘nin nefret ettiğimiz siyasi yalanlarını bile arar olduğumuzu (!) söyleyen o kadar çok kişi var!
Biz buna ‘tatlı yalanlar’ der, gülüp geçerdik!
Verilen sözlerin doğrularına bile ‘Gerçekten mi?’ deyişimiz de işte bundandır…
…
Şimdi siyaset sahnesinde bir gün bile iktidarda fazla kalabilmek için profesyonel yalanlara sarılanlara karşı içimiz de bir ürkeklik, korkaklık, bir nefret hissine kapılarak ikide bir “Gerçek mi?” diyoruz!
İşte şimdinin seçim vizyonu yazılı ve sözlü ve görüntülü basınımızda videolu görüntülerinden izleme dönemi başladı. İzlediğimiz kadarı ile Cumhurbaşkanlığı makamını bir dönem daha işgal etmek için söylenenleri bile anlamak adına durmadan birbirlerinde dönüp ‘Gerçek mi!’ deniliyor?
* – GERÇEKTEN Mİ?
Evet. ‘Cüce Şubat’ ın o, 28 günlük süresinden 3 günü bile kullanıp, ‘Gerçekten mi?’ diyerek geçirdik!
Ha sahi ‘Seçim geldi gündeme, baş ağrısı bahane!’ diyenler çoğaldı!
Seçim… Seçim … diyorlar…
Yani sandığı işaret ediyorlar…
İnanın, insan seçim için sandıktan önce ‘yalan makinelerinin kurulmasını istiyor. Öyle ya, siyasi yalanlar sebebiyle en tabii hakkı olan seçme – seçilme hakkına bile şüpheyle bakar duruma geldik!
Yalanlar… Yalanlar…
*- KİM BİLİR?
Bu ‘Cüce Şubat’ yerini 25 gün sonra Nisan ayına devrettiği sabah kim bilir o gün, uçkuru açılmadık ne ‘Nisan bir şakalarına” bırakacak?
Yani ‘Güleriz ağlanacak halimize’ dönemi başlayacak!
Örneğin o gün, seçim kütüklerini incelerken bakalım evinize kayıtlı tanımadığınız seçmenlerin olduğunu görebilirsiniz diyorlar! Gerçekten mi?
Mart kapıdan baktırırken Mayıs ayında da sandığa giderken “Gerçekten mi?” diyenlerle karşılarsınız, hiç şaşmayın!
İşte yazımın başlığına iyi bakıp bir kenara not edin!
Edin ki, ‘Hepsi yalan, bu sahi’ diyerek sandığa sahip çıkın!
*- SEÇİM YAKLAŞTIKÇA!
Bir ay kadar önce AKP’ye geçen, İYİ Parti ve CHP’lilerin oyları ile seçilen Nazilli Belediye Başkanı’nın astırdığı dev afişten haberiniz var mı?
Yarın öbür gün öğrenirsiniz…
Siyasetin ne halde olduğunu da…
Nedense seçim yaklaştıkça bu tarz olayları çok görecek duyacağız.
Bugünden yine bir örnek vereyim, halimize ister gülün, isterseniz ‘Olur böyle şeyler!’ deyin…
CHP’li Ataşehir Belediyesi’nin yaptığı açıklama şöyle;
*- 2013 YILINDAKİ…
Bugün basında yer alan haberlerde; ‘Ataşehir Belediyesi’nde milyonlarca liralık yolsuzluk’ iddiaları gerçeği yansıtmamakta olup, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 10 yıl önce, 2013 yılında yapılan 2 farklı ihale dosyası ile ilgili soruşturma başlatılmıştır.
Bu duruşma dosyalarından, mobilya ihaleleri konulu soruşturma dosyası, daha önce İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan inceleme ve soruşturmalar ile yargılamalar neticesinde Soruşturma izni verilmemesi ve mahkemeler nezdinde ‘Beraat’ kararıyla sonuçlanmıştır.
Soruşturma konusu olan diğer dosya ise, Bilboard ihalesi hakkında olup, söz konusu ihale 2013 yılında yapılmış, Sayıştay denetiminden geçmiş, kamu zararına ilişkin eleştiri ya da mevzuata aykırı herhangi bir tespit de yapılmamıştır.
Ayrıca, 2022 yılında yapılan şikayet üzerine İçişleri Bakanlığı’nca ön inceleme yapılmıştır. Dosyanın soruşturması halen devam etmektedir.
Basında ‘Milyonlarca Liralık İhale Yolsuzluğu’ diye ifade edilen bu iddialar da gerçeği yansıtmamaktadır.
Çocuğun yüzü açık seçik belli olmasa, perde çekilmiş olsaydı suçlu sayılmayacaktım…
Fotoğraf ‘Flu’ olmalıymış…
*- MAKSATLI OLDUĞU BELLİ
Bazı basın kuruluşlarının maksatlı yapmaya çalıştığı algıya karşın belirtmek isteriz ki, milyonlarca liralık ihale değil, sadece 55 bin liralık billboard ihalesi ilgili inceleme halen devam etmektedir.
Tüm kamuoyu bilmelidir ki, belediyemizde yapılan tüm ihaleler başta Sayıştay olmak üzere ilgili merciler tarafından denetlenmiş, herhangi bir usulsüzlüğe rastlanmamıştır…’
öne sürüyorlar. Basında abartıkca abartıyor yıpratmak için bunu daha önce 2019 seçimlerinde de yaptılar ama gördüler ki bu şekilde yıpratma asla çözüm olmadı. 2013 yılında dosya 10 sene beklemişmi
*- YARGIÇ ÖNÜNE ÇIKARILMALILAR
Peki şimdi ne olmalı?
Vatandaşın Sesi olarak ben söyleyeyim:
‘Bu tür yayınları yapanlar hakkında kamuoyunu yanıltıcı yalan haber yapmaktan dava edilmelidir.
Madem Sansür Yasası istendi ve çıkarıldı, o zaman bunun hesabı da kim olursa olsun vermelidir.
‘Çamur at izi kalsın!’ devri de artık gerilerde kaldı…
Troller, yani Türkçesi ‘Sivrisinekler’ mutlaka toplumdan arındırılmalıdır.
Hiçbir şey yapanın yanında kalmamalıdır…
Ama ihale yolsuzluğu yapan varsa onlar…
Ama olayları saptıranlar, halkı kandıranlar varsa onlar…
Huzur bozmak suçu da bunların…
Yalan dolanın dışında…
*- BAŞIMA GELDİ
Çok yıllar önce Sorumlu Yazıişleri Müdürlüğünü yaptığım sırada, ben yurtdışında idim..
Fransa’ya hem de devlet protokolüyle birlikte gitmiştim.
Benim yokluğumda, devletin ajansının Denizli’deki bir çocuk istismarı haberini Yazı işleri görüntülü olarak kullanmış…
Herkesi ilgilendiren bir haber…
Ama yasada ’18 yaşından küçük çocuk görüntüsü açıkça kullanılamaz!’ maddesi var..
Denizli Savcısı İzmir Basın Savcılığına ‘Suç duyurusu’ yapmış…
O zamanlar mahkemelerde savcılar da olurdu…
Benim mazeretim, yokluğum kabul edilmedi ve en ağır şekilde ceza verildi.
‘Yurt dışına gitmeden önce müdürlüğü bıraksaydın!’ denilmişti…
Yani bu işlerin affı da, idaresi de, başka şeyi de yok…
Yandaş ya da muhalif olmak da yasalar önünde fark etmiyor…
Bilmem daha açık nasıl yazacağım…