Gün, Efe… / BAHA AKINER

Gün, Efe…
Ailemizin 4 numarası, evimizin neşe kaynağı. Bilenler bilir, ruha yumuşacık dokunan çocuk; Sevgi arsızı, gönül hırsızı…
“Daha dün gibi!..” derler ya hani; çok önemli, unutamayacağın günleri anarken…
Ve yıllar yılları kovalasa da; yaşanmışlık doludur, o dün gibi hatırlanan…
Dün gibiydi gerçekten. Mersin – Pozcu’daki evimizde sancılandı annen…
Doğum çantamız da hazırdı ya, hani telaş yapmayacaktık ya; apar topar, Mersin Üniversitesi Hastane’sinde bulduk kendimizi…
“Bebek AKINER” dedi hemşire, öyle seslendi. “Bebek AKINER doğdu babası; nur topu gibi, erkek…”
Kaptı bahşişi…
“Efe” dedim hemşire ablası, “Efe AKINER olacak adı…”
4 kilo 250 gram doğdun. 53 santim de boyun. Gürbüz bir çocuktun…
O zaman daha umutluyduk hayata. O zaman daha 6 yaşındaki kızını evlenmek üzere bir başka adama vermemişti bir baba…
9 Aralık’tı, yıllardan da 2010…
17.35’i gösteriyordu dakikalar…
Sonraki 10 ay boyunca seni hiç susturamadık ya; ne gördün de, o an itibariyle başladın ağlamaya…
Evet, 10 aylıktın yürüdün, 12 aylıktın konuştun derken; yıllar yılları kovaladı da, ne çabuk büyüdün…
Baksanıza dostlar, aslan parçalarıma. Sırtım yere gelir mi benim? Koca ADAM oldu ikisi de…
Aslan parçalarım, can parçalarım, soyumun devamı; sebebim, canım oğullarım…
Ben, lûgatlardan kelimeler devşiren ben, o kelimeleri tane tane dizen, derinlerine anlamlar yükleyen, cümlelere 1 buçuk porsiyon sihir ekleyen ben; onu siz olunca yutkunuyorum adeta…
Ne desem, ne yazsam bilirim ki; kelimeler kifayetsiz kalır, size olan Sevgi’mi tarif edemez…
“Baba”lık diyorlar buna…
En azından şu kadarını diyeyim: Bu dünyada, benden daha önemlisiniz ve her şeyden…
Doğum günün kutlu, güzel bir gelecek senin olsun…